Sağ Sol Neyi Savunur? Bir İzmirli Gençten Komik Bir Bakış
Evet, biliyorum. Şu anda herkes bu konuda derinlemesine bir analiz yapmak istiyor. Ama durun bir dakika, önce biraz mizah katalım, sonra da Sağ Sol neyi savunur sorusunun cevabına bir bakalım. Öyle kolay değil! Hadi gelin, biraz İzmir sokaklarında, arkadaş ortamında geçen sahnelerle bu ikiliyi anlamaya çalışalım.
Sağ Sol Tartışmalarına Genel Bir Bakış
İzmir’de yaşıyorum ve bir gencin ne kadar kafası karışabilir, tahmin edemezsiniz. Her gün sağ-sol tartışmalarıyla iç içe yaşıyorum. Sağcılar, solcular, bir de ortada hiç kimse olmadan sağcıyla solcu olmayı savunanlar… Allahım! Kafamı duvara vuracak hale geldim, ama bir yandan da gülüyorum. Çünkü artık her şeyin mizahi bir tarafını görmek gerekiyor. Yoksa bu dünyada hayatta kalmak zor.
Bir gün, bir arkadaşım “Sağcılar şöyle yapar, solcular böyle yapar,” diye girmesin mi, gözümde film şeridi gibi sahneler geçmeye başladı. Hemen diyorum ki:
“Sağcılar sabah kahvaltısını peynirli zeytinli yapar, solcular ise kahvaltıyı asla geçemez. Çünkü zaman önemli değil, ama mücadele önemli!”
Arkadaşım gülüyor, ama aslında bir noktada haklıyım. Sağcılar genellikle düzeni savunur, solcular ise hep değişim peşindedir. Ama bu tanımlar, hadi dürüst olalım, bazen günlük hayatta çok da belirgin olmuyor. Nasıldı o söz? “Hayatta iki şey kesindir: değişim ve değişime karşı direnen insanlar.” Tam olarak bunu demek istiyorum işte!
Sağcı Olmak: Düzen, Disiplin ve “Amaçsızca Çalışmak”
Sağcı olmanın en büyük avantajı: her zaman düzenli olmak zorundasınız. Mesela sabah uyanırsınız, çayı demlemek yerine kahvaltıdan önce işlerinizi düzene sokmaya başlarsınız. Her şey mükemmel ve düzenlidir, çünkü plan yapmadan bir yere varmak yoktur. Kafanızda hep şu soru vardır:
“Yok, yok bu kadar işin arasına sağcı bakış açısını oturtmak fazla mı oldu?”
Bazen sağcı arkadaşlarla bir akşam üstü yürüyüşüne çıkarım. Tam o sırada biri, “Düzen olmalı,” der. O kadar kesin bir ifadeyle ki, sanki o düzenin varlık nedeni birilerinin arka bahçesindeki pazardan alınmış domatesin düzgün dilimlenmesiydi. Zihnimde, “Yok be, bırak!” demek isterim ama sonra bana hemen cevabı verirler:
“Yapacağımız her şey bir amaca hizmet etmeli, planlı olmalıyız!”
Benim iç sesim hemen devreye girer: “Ya tamam da, düzenin içinde kayboluyorsun.”
Solcu Olmak: Yıkım, Devrim ve “Belki de Bugün Uyandım”
Şimdi gelelim solculuğa. Birçok solcu, her şeyin değişmesi gerektiğini savunur. Hem de her an! Bir şeyin güzel olması bir gerekliliktir ama önemli olan şey değişimdir. Mesela solcular genelde şöyle bir şey söyler:
“Düzenin ne olduğunu biliyoruz, artık farklı bir şey yapalım!”
Yani, adeta devrimci bir bakış açısı. Günlük hayatta, solcularla birlikteyken o kadar çok şey değiştirmek isterim ki, kahvemi içerken bile “Bunu şuraya koymanın bir anlamı yok, farklı bir şey yapalım!” diye düşündüğüm olur. Bir arkadaşım bana bir gün dedi:
“Düşünsene, hayatın bir devrim olsa, her şey başka olamaz mı?”
Bir an iç sesim şunu söylüyor: “Ya sen devrimciysen, ben niye bu kadar rahatım?”
Sağcı ve Solcu Arkadaşım Arasındaki Diyalog
Bir gün sağcı ve solcu arkadaşım bir araya geldi. Bu ikisinin birbirine karışmayan dünyaları bir anda buluşmuştu. Bir köşe kafede oturuyoruz, biri sürekli: “Yapılacak işler var!” diyor, diğeri ise: “Her şeyin değişmesi gerek!” Yavaşça karşılıklı konuşmaya başladılar.
Sağcı arkadaşım: “Ya birader, buradaki işlerin düzene girmesi lazım. Bizim köydeki tarlalar bile öyle çalışıyor.”
Solcu arkadaşım: “Evet, ama tarlalarda her şey doğal şekilde büyümeli. O yüzden tarlaya özgürlük lazım!”
İkisi birbirlerine bakarken ben sadece gülümsedim. Yaşam, bazen o kadar da net değil. Hangi tarafın doğru olduğu tamamen kişisel bakış açısına dayanıyor. Sağ sol neyi savunur? Diye sorsalar, aslında herkesin kendi sisteminde savunduğu bir şeyler var, ama hayat ne kadar karmaşık olursa olsun, insan kendisini buluyor.
Sonuç: Sağ, Sol ve Bir İzmirli’nin Hayatta Kalma Stratejisi
İzmir’de sağcı ya da solcu olmak değil, önemli olan en basit haliyle “farkındalık” bence. Yani yaşamı komik, anlaşılır ve bir şekilde geçirirken, kimseyi de küçük düşürmeden kendi düşünce sistemimizi oluşturmak. Çünkü sağ, sol, ortada derken, bir bakıyoruz, değişim her an gerçekleşiyor. Hem de fark etmeden.
Sonuç olarak, sağ sol neyi savunur sorusunun cevabı aslında çok basit: Her biri kendi yerinde doğru olabilir. Yeter ki, her iki taraf da düşüncelerini saygıyla paylaşmayı bilsin. O zaman işte gerçek anlamda devrim olur!